Eskişehir’de kamp gereçleri edinmek için ahşap oymacılığına başlayan Varol Yavuz, evinin bahçesinde kurduğu atölyede İskandinav kültürüne ait kuksa (guksi) bardak üretimiyle hobisini gelir kapısına dönüştürdü.
Gençlik yıllarından itibaren doğayı merak eden 52 yaşındaki Yavuz, arkadaşlarıyla birçok kamp ve doğa yürüyüşüne katıldı. Dahil olduğu etkinliklerde doğada günlerce kalan Yavuz, ağaç parçalarından kaşık, tabak, bardak gibi gereçler işledi.
Zamanla tutku haline gelen ahşap işlemeciliğe yönelen Yavuz, 8 yıl önce başladığı bu uğraşında malzemeyi oyma işlemi için farklı bıçak türleri edindi.
Önceleri evinin balkonunu bu işe ayıran Yavuz, işleme aletlerinin artmasıyla ayrı bir odaya gereksinim duydu. Yavuz, evindeki odayı atölye olarak kullansa da ahşap malzemelerin artışı, onu ayrı bir alan kullanmaya yöneltti. Evinin bahçesindeki depoyu atölyeye çeviren Yavuz, kullandığı alanın genişlemesiyle yeni cihazlar edinme olanağı buldu.
Atölyesindeki çalışmalarla ustalaşan Yavuz, İskandinav kökenli kuksa bardakları, Göktürk kültürüne ait motiflerle yeniden yorumladı. Yavuz, ısıya ve sıvıya dayanıklı tek parçadan oyarak ürettiği özel yapım eserleri gelen talepler doğrultusunda internetten isteyenlere satmaya başladı.
Varol Yavuz, AA muhabirine, çalıştığı fabrikadan emekli olduktan sonra neredeyse haftanın tüm günlerini atölyesinde geçirdiğini söyledi.
Kuksanın sağlıklı olmasının yanı sıra hikayesinin bulunduğunu belirten Yavuz, Anadolu’daki “çamçak” ile benzerlikler taşıdığını dile getirdi.
Kullandığı odun blokları için ağaç kesmediğini, sanayideki artıkları kullandığını belirten Yavuz, genellikle huş, kök ceviz ve zeytin ağaçlarını işlediğini kaydetti.
Ahşap işleme sürecinde kimyasal madde kullanmadığını anlatan Yavuz, “Kuksa sağlıklı olması için tamamen organik bir tasarımdır. Ahşap ve keten tohumu yağı kullanıyorum. Boya, vernik gibi kimyasalları asla kullanmıyorum, neticede bu gereç ağzımızla temas ediyor. Rahat rahat çayımızı kahvemizi içebiliyoruz.” dedi.
“Atölyem Bana Her Şeyi Unutturuyor”
Yavuz, ahşap işlemenin meşakkatli bir süreç olduğunu, ağaç bloklarını belirlediği ebatlarda keserek işe başladığını belirtti.
Şablon veya kalıp kullanmadığını söyleyen Yavuz, “Üzerini kalemle çizdikten sonra oyacağım noktaya geliyorum. Ahşabın düzgün ve çatlak olmadığına emin olduktan sonra içini boşaltıyorum. İskarpela ile içini genişletiyorum. Bardak şeklini alana kadar yontuyorum, sonra zımparalıyorum. İçime sinene kadar yontuyorum. Dış taraflarını el törpüsü ile şekillendiriyorum, matkaplarla deliklerini açıyorum. Daha sonra elimle zımparalıyorum.” diye konuştu.
Ahşap işlemede ustalaşmasına rağmen hobi olarak sürdürdüğünü belirten Yavuz, çalışmalarını sosyal medyada paylaştığını, sipariş verenler olursa onlar için üretim yaptığını anlattı.
Atölye için çok emek verdiğini vurgulayan Yavuz, şunları kaydetti:
“Yeri geldi taksitle, yeri geldi para biriktirerek alet, cihaz aldım. Bu şekilde atölyem genişledi. Kafamda daha çok plan var. Bu işlerle ilgilenenler bilirler, işlemeciliğin sonu yok. Ahşapla başlıyorsunuz, daha sonra ahşabı işleyen bıçağı yapmaya çalışıyorsunuz. Yaşam şartları, çeşitli sorunlar derken kafamız bazen doluyor. Trafikten iş yerindeki sorunlara kadar stres oluyoruz. Atölyeme girdiğim zaman onları dışarıda bırakıyorum, atölyem bana her şeyi unutturuyor. O sorunlarla uğraşmak yerine buradaki işlerimle uğraşıyorum. Aklınıza bir model takıldığında, yapmaya başlıyorsunuz ve tüm derdiniz onu bitirebilmek oluyor. Kimi zaman yarı yolda kalıyorsunuz, kırılıyor, dökülüyor, baştan başlamak zorunda kalıyorsunuz ancak ürün bittiğinde onu sergilemek kadar güzel bir şey yok.”