MHP Nevşehir Milletvekili Filiz Kılıç, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 2025 Bütçe Teklifi’ni desteklediklerini belirterek eğitim, ekonomi, milli birlik ve insan hakları konularında partilerinin görüşlerini paylaştı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün düşen helikopterde şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Şehadet şerbetini içenlerden biri de seçim bölgem Nevşehir’den Hüseyin İpek kardeşimizdi; kendisine de Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabırlar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ayağımın tozuyla Ermenilerin işgalinden azat ettiğimiz topraklardan geldim, sevdamız Karabağ’dan geldim. Can Azerbaycan’ımızın Millî Meclisinin 106’ncı kuruluş yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen “Parlamentarizm: Gelenek ve Perspektifler” başlıklı konferans dolayısıyla Azerbaycan Millî Meclisinde bir konuşma yaptım. Heyetimizle birlikte Füzuli, Şuşa, Hankendi ve Hocalı şehirlerini ziyaret ettik. Şunu söylemeliyim ki azalttığına kavuşan Karabağ çok değil dört yıl içerisinde inşa ve ihya olmuştur. Türk, beklenendir, Türk, gittiği yere baharı götürendir.
Şu an içinde bulunduğumuz hafta 5-11 Aralık İnsan Hakları ve Demokrasi Günü olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tüm devlet ve sivil toplum organizasyonlarını davet ettiği kurulda yapılan oylamayla 10 Aralık tarihinin İnsan Hakları Günü olarak kabul edilmesine karar vermişti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edilmiş ve Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Birleşmiş Milletler Filistin halkına uygulanan zulme “Dur!” diyemeyerek kuruluş amaçlarından uzaklaşsa da bizim mazlum milletlere sahip çıkma gayemiz her daim devam edecektir çünkü biz Hacı Bektaş Veli’nin hoşgörüsünden geliyoruz, Suluca-Karahöyük’te Hacı Bektaş Veli, hemen yanında Kırşehir’de Ahi Evran, Konya’da Mevlana, Ankara’da Hacı Bayram Veli’nin halkı irşat ettiği gelenekten geliyoruz. Aslan ile ceylanın dost olduğu, muhabbet ateşinin daima yandığı, hırsların, kinlilerin aşkla yok olduğu düsturdan geliyoruz; hoşgörünün, dostluğun ve kardeşliğin filizlenip dünyaya dal budak saldığı bir iklimden geliyoruz. Millî birlik ve beraberlik düsturunun “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” çağrısıyla ete kemiğe büründüğü ve bütün dünyaya haykırıldığı toprakların çocuklarıyız. 13’üncü yüzyılda insanlığa dostluk, kardeşlik, barış, birlik, beraberlik ve hoşgörü mesajları veren Hazreti Hünkâr’ın ifadesiyle “Tevhidimiz bir olalım, iri olalım, diri olalım.” sözü üzerine kurulmuştur. “Ezelden ebede açık durur kapımız.” sözüne uygun bir şekilde Türk’ün kapısı her daim gönülleri aydınlatmaya devam etmiştir. Devlet ve siyasetin varoluş ülküsü insana hizmettir. Siyasi hedefler milletimizin millî ve manevi değerleriyle birleşmedikten sonra söylenen hiçbir söz millet vicdanında karşılık bulmayacaktır. Siyaset demokratik bir rekabettir ancak millete rağmen siyaset antidemokratiktir. Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset anlayışının merkezinde millet vardır. Biz siyaseti milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikalar geliştirmesinin yolu olarak görmekteyiz. Biz, siyaseti, Duverger’in tanımladığı gibi bir savaş biçimi olarak görmüyor, Weber’in ifade ettiği şekilde insanların birbiri üzerinde egemenlik kurma aracı olarak değerlendirmiyoruz. Batı’nın sınıf çatışmalarına dayanan ve toplumu düşman kamplara ayıran kriz ve gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz. Bizler siyaseti, Machiavelli’nin önerdiği gibi pragmatik ve çıkar ilişkilerine dayalı bir sistem olarak algılamıyoruz. Amacına ulaşmak için her türlü ahlak kaidesini hiçe sayan Machiavelli’nin düşüncesine karşı Yusuf Has Hacib’in düsturları diyoruz. Doğru sözü, Kül Tigin kitabesinde arıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etme anlayışını kendisine siyasi misyon olarak kabul etmiştir. Bu misyon hem Türkiye’yi lider ülke konumuna taşıyacak hem de bütün mazlum milletlerin hür ve onurlu bir şekilde yaşamasına vesile olacaktır. Partimiz, temel görüş ve ilkelerine bağlı kalarak dünyadaki değişimi ve gelişimi doğru okumak suretiyle program, hedef, politika ve projelerini milletimizin ve insanlığın yararını gözeterek sürekli geliştiren dinamik bir partidir. Ülkemizde güçlü bir üretim ekonomisinin tesisi ve istikrarlı ekonomik büyümenin sağlanması suretiyle, üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden her kesimin adil pay almasını sağlayan, sosyal refah düzenini oluşturmak partimizin temel amaçlarındandır. Partimize ait Üreten Ekonomi Programı da ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşerî kaynaklarını dikkate alan, ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, gelirin adil bölüşümünü esas alan, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve sosyal dokuyu güçlendirmek amacını taşımaktadır. Türk milleti asil ve alicenap bir millettir, milletimiz kanaat ve şükür erdemine sahiptir. Bugüne dek kur ve fiyat artışlarından kaynaklanan olumsuzlukları görüyor, dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşımızın sıkıntı çektiğini biliyoruz. Gerçekleştirilen ekonomik politikalar ışığında enflasyon canavarının belini kıracağız. Devletimiz kudretlidir, milletimiz büyüktür, her türlü zorluğun üstesinden bugüne kadar beraber geldik, üzerimize oynanan sinsi kuşatmaları bir bir bozduk ve bozmaya da devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe devletin gelecek dönem için gerçekleşmesi tahmin edilen gider ve gelirlerinin karşılıklı tahminlerini gösteren bir cetveldir. Bütçe dayanağını Anayasa’nın 130, 160, 161 ve 165’inci maddeleri ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’ndan alan hukuki bir belgedir. Yasama organının bütçe kanun teklifini kabul etmesiyle bütçe hakkı doğmaktadır. Bütçe hakkı yasama tarafından yürütmenin denetlenmesini sağlamaktadır. Bütçe planlama ve yönetim ile denetim ve istikrar gibi fonksiyonları yerine getirirken aynı zamanda gelir dağılımının adil olması, kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması amaçlarını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Genel Kurulda görüşülmeye başlanan 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi’ni olumlu bulduğumuzu ve destekleyeceğimizi belirtmek istiyorum.
Malumlarınız olduğu üzere 2025 yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişimizin ardından hazırlanan 7’nci bütçedir. Cumhur İttifakı’nın dik duruşuyla desteklediği Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın bütçesinin geçen sene olduğu gibi bu yıl da en büyük payı eğitime ayrılmıştır. Eğitimin niteliğinin daha da artırılması isteği bütçede de apaçık görülmektedir. Eğitimin niteliğinin artırılmasındaki en önemli ölçüt de hiç kuşkusuz öğretmenlerimizin özlük haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi, maddi ve manevi beklentilerinin mümkün olan en üst seviyede temin edilmesidir. Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim, huzurlu öğretmen huzurlu öğrenci ve aile demektir.
2025 Yılı Bütçe Teklifi 2026 dönemini kapsayan orta vadeli program ile 2024-2028 dönemini kapsayan 12’nci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan makroekonomik hedef, politika ve önceliklere uyumlu olarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda, ödenek tutarlarının tahsisi, yatırımı, üretimi, istihdamı artıracak; 6 Şubat depreminin yaralarını saracak; eğitimde fırsat eşitliğini, kaliteli sağlık hizmetini, kadın ve gençlerimizin önünü açacak; çalışan ve emeklilerimizin yaşam standardını yükseltecek; muhtaçlarımızı sosyal koruma şemsiyesi altına alacak bir anlayışla hazırlandığından şüphemiz yoktur.
Eğitim bir milletin yegâne kimlik kaynağıdır. Bir milletin kimliği, gelişmişlik düzeyi, ekonomisi, hayat standartları eğitim düzeyiyle eş değer seviyededir. Eğitim politikalarının temel amacı, Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, yeni gelişmelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli, inançlı ve milliyetçi nesillerin yetiştirilmesidir. Temel eğitimin her Türk vatandaşının hakkıdır düsturuyla ayrım gözetilmeksizin herkese açık olması genellik ve eşitliğin gereğidir. Nitekim, atılan kararlı adımlar ve uygulanan doğru politikalar sayesinde eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış, kız öğrencilerimizin oranı erkek öğrencilerimizi geçmiştir. Eğitim sistemi, çocuklarımızın hayatının her alanında Türk milletine değer kazandıracak, onu geliştirecek ve kalkındıracak bir donanıma sahip olmalı, bilgi toplumunun gerektirdiği beceriler ile uluslararası rekabet yeteneğine sahip, teknoloji kültürü gelişmiş insan gücü olmasını sağlayacak şekilde yapılandırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istikrar ve güven, Türkiye’nin tüm meselelerini cesaretle çözme iradesini gösteren bir siyasetin eseridir. Demokrasimizin saygınlığı da cumhuriyetimizin yükselişi de hukuk devletimizin işleyişi de vatandaşlarımızın huzuru da siyasi ve iktisadi kalkınma da yine bu iradenin sağlamlığına bağlıdır. Çünkü toplumlar siyasetin ne kadar güçlü bir şekilde konsolide olmasının rekabetiyle gelişirler. Çok şükür ki bu güçlü irade, Cumhur İttifakı’mız ve Sayın Genel Başkanımızın şahsında da kendisini göstermektedir. Cumhur İttifakı’mızın diğer bütçelerinde olduğu gibi ülkemizin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı gözeten bütçedir.
Merkezi bütçeler öz itibarıyla, vatandaştan alınan verginin nerelere, nasıl harcanacağının beyanıdır. “Ey vatandaşım, biz senden aldığımız emanet parayı burada ve şunlar için harcayacağız, şunları yapacağız.” demektir. Millî çıkar konusundaki hassasiyetimiz ve samimiyetimiz ortadadır. Türkiye, her alanda gelişen ve değişen ülke olma yolunda ilerlemenin yanı sıra “Türk ve Türkiye Yüzyılı” diyerek Cumhur İttifakı’mız 21’inci yüzyılı Türk asrı yapmaya ahd ü peymân etmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istikrar, icraat ve kalkınma diyoruz. Sadece demekle kalmıyoruz, programlarımızı da ona göre oluşturuyoruz. 2025 yılı bütçesinin istikrar, icraat ve kalkınma temasıyla hazırlanması memnuniyet vericidir. Sosyal refahın ve ekonomik kalkınmanın öncelik olarak değerlendirilmesinin yanı sıra, büyümenin sağladığı imkânların toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmasının hedeflenmesi, 2025 yılına umutlu ve iyimser bakışımızı desteklemektedir. Ülkemizin kalkınmasını hızlandırmak ve şehirlerimizi geleceğe taşımak için tarım, sanayi, teknoloji ve turizm alanlarında yapılacak yatırımların artırılması gerektiğini vurguluyoruz. Bu bağlamda, özellikle sanayimizdeki pozitif ivmenin en önemli itici gücü şüphesiz organize sanayi bölgeleridir. Organize sanayi bölgelerinde 65 binin üzerinde fabrikamız üretim yapmaktadır; 2,5 milyonu aşkın vatandaşımız istihdam edilmektedir.
Organize sanayi bölgelerinin en önemli bileşenlerinden biri de mesleki eğitim merkezleri ve meslek okullarıdır. Üreten ülke Türkiye, güçlü sanayi, güçlü ekonomi hedeflerine ulaşmak için mesleki eğitimin yaygınlaştırılması büyük önem arz etmektedir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için önemli bir sorun olan çırak, kalfa, usta bulma sorunu mesleki eğitimin “İş Arayan Değil, İş’te Aranan Nesil” parolasıyla yapılan çalışmalar kapsamında aşılmaya başlanmıştır. Bu şekilde ara eleman ihtiyacımız kısa sürede içerisinde bitecektir. Böyle bir dönemde özellikle piyasada stokçuluk olarak bilinen faaliyetlerin önüne geçilmesi, haksız fiyat artışlarının engellenmesi amacıyla ilgili bakanlıklarımız denetimlerini yapmaktadır. Haksız fiyat artışları ve stokçulukla devletimizi ve milletimizi zor duruma sokmaya çalışanların hangi güç odaklarına hizmet ettiği de ayrı bir merak konusudur. Tekraren ifade etmeliyim ki ekonomik refah ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin sebebi olan enflasyonun etkisinin azaltılması hususunda atılacak her türlü adımı ve yaptırımı destekleyeceğimizi defalarca bu kürsüden ifade ettik, şimdi de ediyoruz.
Ekonomik ölçekte kalkınma, üretim ve sanayiyle olur. Pandemi de dahil büyüme performansı sergileyen Türkiye ekonomisi son dört yılda 17 çeyrektir üst üste büyümektedir. Türkiye ekonomisi 2024 yılının 3’üncü çeyreğinde yüzde 2,1 oranında büyürken, net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı 2,2 puan olmuştur. Büyümenin ana itici gücü dış ticaret olmuştur. Bu veriler bize gösteriyor ki üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır. Bilge liderimiz Devlet Bahçeli’nin adını verdiği millî muharip uçağımız KAAN, Türkiye’nin otomobili Togg, Bayraktar TB2, KIZILELMA gibi başarılarımız artık gösteriyor ki yükselen güç Türkiye’dir, üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli bölgemizde giderek genişleyen ve dünyayı sarmakta olan yangın karşısında bilge lider hususiyeti ve devlet adamı tecrübesiyle siyasi tarihimiz açısından dönüm noktası oluşturan bir çağrı yapmıştır. Bu davet yalnızca içeriye değil, dışarıya da güçlü bir mesaj iletmektedir. Yerel siyasi figürlerin yanı sıra uluslararası güç odaklarına yönelik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Genel Başkanımızın yaptığı bu çağrı küresel aktörlerin bölgedeki planlarını altüst etmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kirli hesapları bir çırpıda bozmuş, tuzakları bertaraf etmiştir. Coğrafyamızda söz sahibi ve egemen olanın kim olduğunu, milletin vicdanını temsil eden varlık refleksini yansıtan en kararlı siyasi partinin liderinin ifadeleriyle bir kez daha hatırlatılmıştır. Dört bir tarafımızda devam eden çatışmalara karşı iç cephemizi genişletmemiz ülkemizin hayrına olacaktır çünkü söz konusu vatandır, vakit tamamdır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ateş çemberi Türkiye’ye doğru gelmektedir. Zira, emperyalizmin bölgedeki son taşeronu İsrail’in faaliyetleri Türkiye’nin güvenliğini ve bölgesel çıkarlarını tehdit etmektedir. İsrail başta olmak üzere, Orta Doğu’da kurulan bölge devletlerinin hemen hepsinin haritaları İngiliz siyaset mühendisliğinin mahsulüdür. Gazze başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplanıp karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu hükûmetinin ırkçı zihniyeti, Gazze’deki mezalimin gölgesindeki Batı Şeria’da Filistinlileri yerlerinden etmeye ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın statüsünü değiştirmeye niyetleniyor. İsrail’in kan ve gözyaşını tüm bölgeye yayma hedefi Lübnan ve İran’a yönelik saldırılarda da açıkça görünmektedir. Hedefte Türkiye vardır. Kudretli devletimiz her türlü tehdidi ve tehlikeyi bir çırpıda bertaraf edecek güçtedir Allah’a şükür. Türkiye Cumhuriyeti devleti İsrail’i durdurmak ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini esas alan kalıcı barışı tesis etmek için ikili ve çok taraflı platformlarda gereken gayreti göstermektedir. Türk dünyasının da bu soykırım karşısında kararlı bir duruş sergileyeceğinden şüphemiz yoktur. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşlar, Kıbrıs sorunu, Balkanlardaki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımızda mücavir alanlardaki stratejik hesaplar, İsrail’in katliam ve soykırımları, İslam ülkelerinin sessizliği ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir. Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir, Türk milleti de o gönül ve kültür coğrafyalarını yüreğinde taşır. Türkiye Cumhuriyeti devletimiz Astana süreciyle Suriye’deki çatışmalara ara verilmesini sağlamış ve rejime halkıyla barışma fırsatı tanımıştı. Son aylarda Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde başlatılan diplomatik inisiyatif Suriye rejimi tarafından reddedilse de yaşanan gelişmeler bu tutumun yanlış olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 7 Aralık 2024 itibarıyla Suriye halkı ülkelerinin geleceğini kendi iradeleriyle belirleyebilecekleri yeni bir döneme adım attı. Türkiye, Suriye’nin yeniden inşası, toprak bütünlüğünün korunması ve halkın güvenliğini sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye kararlıdır, geçmişte olduğu gibi şimdi de kararlıdır, bu, millî vicdanının bir görevidir. Bölge ülkeleri ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi önümüzdeki süreçte daha da güçlendireceğiz. Bu çabalar sayesinde milyonlarca Suriyelinin evlerine güven içinde dönmesi ve gönüllülük esasıyla dönmesi mümkün olacaktır. İnanıyoruz ki Suriye halkını daha aydınlık ve umut dolu günler bekliyor. Bu sürecin barış ve istikrarla sonuçlanması için çabalarımız devam ediyor, etmeye de bundan sonra devam edecektir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye’ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Son altı günden bugüne yaşanan gelişmeler ışığında bir kez daha anlaşılmıştır ki tüm dünya bir yana, Türkiye’ye bir yanadır ve Türkiye büyük bir devlettir, Türkiye çok büyük bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bölgesinde güç olmasının yanı sıra küresel güç konumuna gelmiştir. Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda hem barışı hemde nizamı getirecek yegâne güç Türkiye’dir. Esad kaçmış, Suriye vatanı, milletiyle buluşmuştur, diktatörlük bir kez daha yenilgiye uğramıştır. Türk gittiği her yere yere barışı götürendir. Şen olasın Halep diyorum, kutlu olasın Şam diyorum. Darısı Suriye’nin kuzeydoğusuna diyorum, Türkiye’ye elini uzatan kazanır diyorum. Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle sınırlarımızın dibinde orayı burayı bombalayanların, Suriye’nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütünü palazlandırıp pışpışlayanların ne aradıklarını, hangi hak ve hukuka dayanarak bölgemizde konuşlandıklarını sormak ve bununla kalmayıp “Pılınızı pırtınızı toplayın, gidin.” demek en tabii hakkımızdır. Bu kapsamda, istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenler, yerel seçimlerde aldıkları belediyeleri yönetemeyenler, uçuk konser paralarıyla milletin hakkını yiyenlerle görülecek hesabımız vardır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) – Araştırma önergesini reddedenlere bakın.
FİLİZ KILIÇ (Devamla) – Geleceğe güvenle bakmak varken cahilce polemikler yapmak yalnızca kriz severlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye, büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir, dönemsel sorunlar geçicidir. Geleceğin yol haritasını geçmişin tecrübeleriyle çizmekten başka yolumuz yoktur. Ne kadar geçmişe bakarsak o kadar ileriyi görmemiz mümkündür. Nice badirelerden geçerek bugünlere geldik. Hamdolsun, onurumuzdan, şerefimizden, varoluş haklarımızdan asla vazgeçmedik. Biliyoruz ki bir Türk dünyaya bedeldir. Dünyalar bizim olsa da bu cennet vatandan tavizimiz düşünülemeyecektir; geçmişte de düşünmedik, bundan sonrasında da asla ve kata düşünmeyeceğiz.
Türkiye, bölgesinde parlayan bir yıldız sivrilen bir ülkedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin teşvik ve tesiriyle gücümüze güç katacağımız bir gelecek önümüzdedir. Türkiye’nin kaybedecek yılları yoktur, geleceğimizi ipotek ettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bugün Türkiye’de siyasi istikrar tam ve hâkimdir. Türk milletinin birliğinin, dirliğinin bozulması için çalışan hainlerin, Türkiye düşmanlarının, PKK’yı Kürt kardeşlerimize mal etmeye çalışan bedhahların oyunlarını bozma mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Kürt kökenli kardeşlerimiz Türk milletinin şerefli mensuplarıdır. Alçak hedef sahipleri aklını başına alsın, Türk ile Kürt kardeştir; bölücü ve şifreli mesajlarla ayırmak isteyenler millet düşmanıdır. Bin yıllık kardeşlik hukukumuz üzerinde hesap yapanlara müsamaha gösteremeyiz. Türk milleti dokuz yüz elli üç yıldır Anadolu coğrafyasını yurt tutmuştur. Yaklaşık 9,5 asırdır bu aziz vatan coğrafyasını evi, hanesi, ocağı ve namusu bellemiştir. Fetihlerle sevinmiş, bozgunlarla üzülmüştür; acılara katlanmış, hüzünleri yenmiştir; felaketleri göğüslemiş, ıstırapları geçmiştir. Her ne olursa olsun büyük milletimiz asaletinden bir şey kaybetmemiş, merhametinden ve şefkatinden uzaklaşmamış, iddiasından ve ideallerinden ayrılmamış, ülküsünden ve ilkelerinden taviz vermemiştir. Bir olmuş, iri olmuş ve diri olmuştur. Kederlerini ağıtlara dökmüş, coşkusunu türkülerle buluşturmuş, şenliğini oyunlarla büyütmüş, sevdasını şiirlerle perçinlemiştir. Bu doğrultuda, bin yıllık sürede solmayacak, silinmeyecek, sökülmeyecek bir kardeşlik gülünü filizlendirmiştir. Türk milleti etnik kimlik, tanım ve tasniflerle yapay ayrımların çekim alanına kapılmamış bin yıllık kutlu varlığını harabeye çevirecek oyunlara düşmemiştir. Kıblemiz tek, dualarımız aynıdır. Türkiye bizimdir, Türkiye hepimizindir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin huzurlu ve güvenli yönetimi için vardır. Cumhur İttifakı istiklalin koruyucusu, istikbalin mimarıdır. Cumhur İttifakı ve onun 2 lideri bu cennet vatan için canhıraş çalışmaktadır, sayelerinde Turan kurulmuştur.
6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan’ın ev sahipliğinde Bişkek’te gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatının 11’inci Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi Türk dünyasının geleceği adına büyük bir heyecan kaynağı olmuştur. Bu zirve hem ideallerimize yeni bir ivme kazandırmış hem de hedeflerimize ulaşma yolunda daha sağlam adımlar atmamıza vesile olmuştur. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bu konunun önemine değinmiş ve “Ülkümüz Turan’dır, ülkümüz Kızılelma’dır” demiştir. Türk dünyasının güçlendirilmesi, ekonomik entegrasyon, sürdürülebilir kalkınma, dijital gelecek ve herkes için güvenlik temasıyla düzenlenen bu zirve Türk devletleri arasında iş birliğini pekiştiren 8 yeni anlaşmanın imzalanmasıyla taçlanmıştır. Türk Devletleri Teşkilatı on beş yıl gibi kısa sayılabilecek bir geçmişe sahip olmasına rağmen, İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” fikrini kurumsal bir yapıya dönüştürerek somut bir güç birliğine evrilmiştir. Bu, Türk dünyasının tarihsel birikiminin modern bir yapıya taşınması ve ortak bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemesinin de göstergesidir.
Türk dünyasının kültür unsurları sekiz köşeli Türk devletleri bayrağıyla da somutlaştırılmış, Türk dünyası 2040 vizyonu planlanan hedefler doğrultusunda adım adım gerçekleştirilecektir. Bu yolda atılan her yeni adım Türk devletleri arasındaki bağları daha da güçlendirecek ve ortak kalkınma hedeflerine ulaşmada bizleri daha da yakınlaştıracaktır. Türk dünyası vizyonunun hayata geçmesi için milliyetçi-ülkücü hareket üzerine düşen her sorumluluğu eksiksiz ve zamanında yerine getirmeye kararlıdır. Hiç şüphesiz, Türkistan yeniden tarihiyle buluşacak ve Türk milletinin yükselme dönemi başlayacaktır. Türk Devletleri Teşkilatı, dünya çapında barış, huzur, güvenlik, istikrar ve refahın sembolü olmaya, karanlığın içinden çıkarak tüm dünyaya aydınlık sunmaya adaydır ve bu rolü hakkıyla yerine getirebilecek kapasiteye de sahiptir.
Turan yolunda önemli bir adım da ortak alfabe çalışmasında atılmıştır. 2022’de başlayan bu girişim 2024 Eylülünde başarıyla tamamlanmış, 34 harften oluşan ortak alfabe üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Bu gelişme Türk dünyasının birliğine yönelik tarihî bir adımdır ve bölgesel hatta küresel anlamda Türk milletinin yeniden güçleneceğinin bir göstergesidir. Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından geçtiğimiz eylül ayında Bakü’de düzenlenen Ortak Alfabe Komisyonu toplantısında Ortak Türk Alfabesi Projesi üzerinde mutabakata varılması tarihî bir adım teşkil etmektedir. Artık Türk dünyasının her köşesinde birlik, dayanışma ve ortak bir hedef için adımlar atılmaktadır. İstikbalin iradesi, dünyanın öne çıkan itibar ve iddiası Türk milletidir. Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlılığı, güney sınırımız boyunca terör devleti kurma hedefini akamete uğratması, Mavi Vatan stratejisindeki kalıcı adımları, Doğu Akdeniz’deki dengeleri lehine çevirerek oyunları boşa çıkarması, Kıbrıs’ı millîlik rotası doğrultusunda yeniden şekillendirilmesi, Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtarılması, Türk dünyası ve güçlü iş birliğinin pekiştirilmesi, savunma sanayisindeki yerlî ve millî üretim hamleleri, Ayasofya’nın ibadete açılması gibi gelişmeler aslında Türkiye’ye muarız olanların endişeleridir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin millî birliğini, tarihî hatlarını, ekonomik çıkarlarını, toplumsal huzurunu, bekasını ve refahını koruma konusunda sarsılmaz bir iradeye sahiptir. Gücünü ve birliğini tüm dünyayı yeniden gösterecek Türk milleti büyük bir dirilişe imza atacak ve geleceğin süper gücü Türkiye olacaktır.
Bütçe çalışmalarına katkıda bulunan bakanlıklarımıza, bürokratlarımıza, Komisyon üyelerimize, bu dönemde çalışmaları ve konuşmalarıyla Genel Kurul çalışmalarına katkı sunan milletvekillerimize ve Gazi Meclisimizin bütün emekçilerine teşekkür ediyor, bütün heyeti saygı ve sevgiyle tekrar selamlıyorum.
Teşekkür ederim.